Pazartesi, Aralık 30, 2013

2013' ten Neler Ögrendim , 2013 Bana Neler Ögretti?

Bir Türk'ün Hollanda ile İmtihanı  blogunun sahibesi Aner' den aldığım ilhamla yazıyorum bu postumu :)


2013'ten neler öğrendim neler...

1. Mutluluğun sevdiklerinle paylaştıkça çoğaldığını,

2. Almanın sonu olmadığını, bir dur demem gerektiğini,

3. Bir şeyi ne kadar çok ısrarla istersem ona giden yoldan hızla uzaklaştığımı,

4. Çabucak kırılabilir olduğumu bir o kadar hızla yaralarımın sarılabildiğini,

5. Evde Tv karşısında mısır yiyip, kola içmenin barlar sokağına gitmekten çoook daha eğlenceli olduğunu,

6. Abiye elbise fiyatlarının uçukluğunu, ve bir giydiğimizi maksimum 2 kere daha giyebileceğimizi,

7. İşlerini kendi başına halletmek isteyen kişiye yardımcı olmaya çalışmaktan vazgeçmem gerektiğini,

8. İstersem 2 haftada 3 tane snood örebileceğimi :)

9. Yaratıcılıkta sınır tanımadığımı,

10. Ticaret kafamın baya sağlam olduğunu, ama bi türlü tam anlamıyla harekete geçemediğimi,

11. Motor kullanmayı,

12. Rihanna' nın pour it up şarkısındaki halinin ne çirkin ve itici olduğunu

öğrendim 2013 yılında...


2013 ise bana,

1. Etrafımdaki herkesin iyi insanlar olmadığını,

2. Sağlığın en önemli hediye olduğunu,

3. Havalara güven olmaması gerektiğini,

4. Ve mutlu olmak istiyorsam katıksız güvenmemi öğretti...


Ben de kimseyi mimlemiyorum, yazmak isteyen herkes mimlenmiş sayılır :)

Perşembe, Aralık 26, 2013

Yılbası Sofraları Icin Ilham Veren Fikirler...

Yeni yıla girmemize 6 gün kalmışken, evde kutlanacak yıl başı için ilham veren masa düzenlerinin fotoğraflarını derledim sizin için...
Belki sevdiğiniz bir düzeni uygulayabilirsiniz masanızda :)
Biz saat 23:00 sularına kadar evde aileyle olup, sonrasında arkadaşlarla buluşmayı planlıyoruz... 
Bizim masamız bu sene kalabalık, bol kahkahalı ve annemin mis yemekleriyle dolu olucak:) Bende ufak dokunuşlarla masamızı eğlenceli bir hale getirmeyi planlıyorum :) 

Gerçi hep derim, sofranız nasıl olursa olsun, ağzınızın tadı güzel olsun :)


Cuma, Aralık 20, 2013

Igne Ucu


Size daha yeni yeni büyümekte olan instegram sayfamdan bahsetmek istiyorum ''iğneucu'' ...
Bu sayfada benim ve anneciğimin elinden çıkan yastıklar, şallar vb. el ürünü denilebilecek herbişeyi bulabilirsiniz. Şu anda kısıtlı olarak bişeyler eklemiş olsam da yavaş yavaş yaptıkça büyüteceğiz inşallah :)

Ben bu sıra snood yapmaya başladım.. Örgü örmenin gerçekten insanda yatıştırıcı bir etkisi olduğunu düşünüyorum... İlk snood umu kendime yaptım.. aşağıda görebilirsiniz..
Eğer sizde bir snood um olmalı diyorsanız bana ulaşın ben yapayım :)
Tek kat snood desenli, ya da düz istediğiniz renkte çalışabilirim...





Cuma, Aralık 13, 2013

Yeni Yıl Gelirken ....

Yine kocaman bir yılı geride bırakmamıza günler kaldı...
Yeni yıl gelirken yine bir sürü kararlar aldık ve evet çoğunu uygulamayacağız :)
Ama yine de bu kararları almak, kendimize listeler yapmak bir nevi motivasyon diye düşünüyorum ben uygulayamasak da mutlu oluyoruz, yani şahsen ben öyleyim :)

Biz bu sene arkadaşlarımızla beraber olalım istedik, mekan henüz belli değil bakalım araştırıyoruz...

Yine ufakcık tefekcik mutlu eden hediyeler almaya başladık sevdiklerimize, yılın bu zamanı en bi sevdiğim :) Bu sene hediyelerimi kendi ellerimle paketleyeceğim tek tek, kişiye özel  :)

Ben Aralık ayında çok mutlu oluyorum, şarkılar, süslemeler içim içime sığmıyo :) Aşağıdaki şarkı da benden size gelsin :)



Ben bu sene aşağıdaki kararları aldım, bakalım hangilerini uygulayabileceğim,

1. Ailene daha fazla zaman ayır,
2. Spora başla (Klasik değilmi:)
3. Para biriktir,
4. Yemene dikkat et, abur cuburu kes,
5. Başladığın tüm DIY projelerini bitir,
6. İnsanlara gerekenden fazla değer verme,
7. Görmek istediğin bir yeri mutlaka gör (Ürgüp)
8. Bir projede gönüllü olarak çalış,
9. Bol bol sinemaya git,
10. Daha çok kitap oku (ayda 2,3 kitap okuyorum normalde)
11. Bol bol gül, üzülmeye vakit yok,

Siz yeni yıl için hangi kararları aldınız ?

Pazartesi, Aralık 09, 2013

Buralardayım

Bir süredir #blogfırtınası dışında yazamadım farkındayım... Şu sıra yoğun bir dönemden geçiyorum yine :) Kendimi DIY projelerime verdim...
Ayrıca güzel şeyler oluyor hayatımda... Güzel haberler... Yakında paylaşacağım inşallah :)
Yeni yıl gelirken her taraf kırmızı ve yeşile doymuş durumda, ışıl ışıl , seviyorum bu zamanı :)


Şimdilik sevgiler hepinize.. Güzel bir hafta geçirmenizi dilerim..

Perşembe, Aralık 05, 2013

Blog Fırtınası Gün 5 | Pesimde bisey var...

Dün yazmak gelmedi içimden hikayemi, ben de bugüne kabusumu bıraktım...

Bugünün #blogfırtınası başlığı ''Bir rüyanızı veya kabusunuzu hikaye şeklinde anlatın''...


Her şey kendimi sık ve uzun uzun ağaçlarla kaplı bir ormanda bulmamla başladı... Etrafta yoğun bir toprak ve bitki kokusu karışımı vardı... Aslında gündüz olmasına rağmen ormanın içi inanılmaz karanlık ve kasvetliydi..
Korktum. Tek başıma ayakta dikilirken ne yapacağımı bilemez halde sağa sola, öne arkaya baktım durdum.. Sis inmişti, zemin gözükmüyordu, sanki sonsuz bir sis denizinin içindeydim... Kuşların, böceklerin sesini duyuyor ve hayatımda ilk defa kuşlardan korkuyordum...
Yürüdüm uzunca bir süre, tam olarak neredeydim, nereye gidiyordum bilmeden....
Bir anda karşıma çıkan tahta kulübe şaşırttı beni, 4 bir yanım ormanken o kulübe sanki oraya havadan inmiş gibi durmaktaydı...
Yorulmuş, üşümüş ve acıkmıştım...
Kapıyı açtım, içeri girdim... İçeride kolları ve ayakları olmayan plastik bir manken duruyordu...
ve yerde bir silah...
Etrafıma bakındım hiç bir yaşanmışlık yoktu içeride, bu iki objenin dışında bomboştu kulübe...
Ben oyalanırken burası ne acaba diye, hafif tıkırtılar duydum, arkamı döndüğümde manken ayaklanmış, yerdeki silahı almış bana doğrultmuştu...
Açık olan kulübe kapısından ormanın içine doğru koşmaya başladım, akşam olmuştu, koştum, koştum, arkamdan bir kaç el silah sesi duydum... Ama daha şiddetli duyduğum şey korkudan patlayacak olan kalbimin sesiydi...
İzimi kaybettirdiğimi düşünürken bir anda karşıma canlanan manken çıktı silahı yüzüme doğrulttu...
Uyandım...


Bu kabusu huzursuz uyuduğum her gece görürüm...
Çocukluğumdan beri aynı rüya, aynı mekan, aynı konu...

Salı, Aralık 03, 2013

Blog Fırtınası Gün 3 | Evde Yokum Mauritius 'tayım...


Günaydın :)
Bugünün #blogfırtınası başlığı;  Dünyada istediğiniz bir yere gidebilecek olsanız nereyi seçerdiniz, düşünün. Oradaki deneyiminizi yazın.

Ben oldum olası gezmeyi görmeyi çok seven bir insan oldum, bugüne kadar da 4 ülkede 6 şehri gezdim...
Fransa (Paris), İtalya (Roma, Floransa, Napoli), Rusya (Moskova), Yunanistan (Rodos)..
Floransa' ya aşık oldum, Paris' te çok eğlendim, Rodos komşu kapısı dedim, Moskova'dan pek bişey anlamadım bol bol yemek yedim...

Şimdi gözümü kapadığımda nerede olsam diyorum...

Turizm işine ilk başladığımda duymuştum adını - Mauritius. - O zamanki alışkanlığım ilk defa duyduysam adını bir yerin mutlaka derin bir araştırma yapardım...
Duyar duymaz başladım neresidir burası diye araştırmaya, uçak biletleri ve otellere bakmaya :)

Mauritius Hint Okyanusunun güneybatı kısmında yer alan bir ada ülkesidir. Başkenti Port Louis' dir. Adaya 16. Yüzyılın başlarında adı atanlar Portekizliler olmalarına rağmen 18. Yüzyılda Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.
Çok geniş bir tarihi olmamakla birlikte inanılmaz güzel bir ada, yemyeşil doğası, turkuaz sularıyla görülesi bir yer...


Evet şu anda oradayım, yaptığım en mühim şeyler, denize girmek ve şezlongda uzanmış kokteylimi yudumlarken kitabımı okumak...



Dün deniz kenarına ineceğiz dediğimizde otel görevlileri biraz beklememizi, mümkünse 15 dakika kadar sonra inmemizi rica ettiler, indiğimizde bizi böyle bir görüntü karşıladı :)


Yarın eğer uyuşukluk yapmazsak yüksek ihtimalle  Pamplemousse Garden' a gideceğiz.
Azıcık araştırdım, kocaman gövdeli ağaçları ve nilüfer yapraklarıyla böyle bir yer;


Bu arada adaya geldiğimden beri vanilyalı çayın tiryakisi oldum diyebilirim... Eve giderken paket paket alırsam gümrükten geçirirken sıkıntı yaşarmıyım onu düşünüyorum :)







Hürriyet yazarlarından İpek Özbey böyle bir yazı yazmıştı Eylül ayında adayla ilgili;

Dünyanın en ünlü turizm coğrafyalarından biri olan Mauritius, tropikal iklimi sayesinde yılın her dönemi ziyaretçi çekiyor. Mauritius’a direkt uçuş bulunmuyor. İstanbul’dan Dubai, Dubai’den Mauritius’a uçmanız gerekiyor. Mauritius Turizm Bakanlığı’nın gönlündeTHY’nin uçaklarını limanlarında görmek yatıyor. Toplamda 10 saate yakın bir yolculuğunuz olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Değer mi? Elbette değer. O kadar uzaksınız ki, şehirde bıraktığınız dertler sizin yanınıza yaklaşamıyor dahi. Trafik, keşmekeş, sinirli insanlar, yoğun iş temposu... 
Bunları hatırlamayacağınızı garanti edebilirim. Şimdi palmiyelerin altında olduğunuzu düşleyin, ne kadar açılırsanız açılın suyun altını net izleyebileceğiniz bir denizin kenarındasınız. Ve burayı keşfetmek istiyorsunuz. İşte yapmanız gerekenler...

1- DENİZE GİRİN
Burası komşu cennetler Maldivler, Şeyseller, Madagaskar gibi yerlerde konumlanan Constance Hotels&Resort’un kumsalı. Davetli olarak gittiğimiz bu otelin kumsalından siz de denize girerseniz yanınıza gelip gözlüğünüzü silmeye çalıştıklarında şaşırmayın. Bu otelin geleneği. Deniz müthiş, kumsal harika. Köpekbalığı efsanesi yalan, biz görmedik.

2- GİDİN
Burası Pamplemousse Garden. İnanamayacağınız kadar büyük gövdeli ağaçlarla karşılaşabilir ve bu nilüferleri saatlerce izleyebilir, düş dünyanızın sınırlarını zorlayabilirsiniz. Kaç çeşit bitki olduğunu çalışanlar bile bilmiyor.

3- İZLEYİN
Chamarel Şelalesi’ne mutlaka gidin. Türkler, “Bizim Ayder’in yanında burası ne ki?” dese de görün. Şelalenin karşısına geçin, hem onu çevreleyen müthiş doğayı izleyin hem de suyun şiddetini...

4- YİYİN
Bakmayın çelimsiz olduğuna. Adı yeter. Milyoner salatası yemeden dönmeyin. Palmiye ağacının gövdesinden türlü türlüsü yapılıyor. Kimi carpaccio’da kullanıyor onu, kimi mayonezle harmanlıyor. Ama hemen tüm yemeklerde kendisine rastlıyorsunuz. Tadı nasıl mı? Muazzam...

5- İÇİN
Adada bir rom fabrikası var. Markanın adı Chamarel. Size rehberler eşliğinde romun nasıl yapıldığını anlatıyorlar. Sonra da tadım başlıyor. Ben kakaolusuna bayıldım, siz de deneyin. Alkol almayacağım diyenlere önerim kesinlikle vanilya çayı olacak.

6- TAM MEVSİMİ
Şimdi tam da papaya zamanı. Her yerde karşınıza çıkıyor. Kahvaltıda, akşam yemeğinde, sahilde bir Hintlinin tepsisinde...

7- TANIŞIN
Adı Urlande. Otelde kahvaltıya indiğinizde onu izci kıyafetleri içinde ve elinde sopasıyla görüyorsunuz. Tek işi bu, kahvaltıya dadanan kuşlara ‘kış’ demek... Mauritius’ta köylerde yaşayıp toprakla uğraşanlar ayda yaklaşık 200 Dolar kazanıyor, şehirde iş sahibi olanların ortalama geliri 600 Dolar.

8- ÖĞRENİN
Bu bayraktaki her rengin iki anlamı var: Kırmızı kanımızdan, mavisi denizimizden, sarısı sapsarı kumlarımızdan, yeşili şeker kamışımızdan diyorlar. Bir de dinleri temsil ettiğini düşünüyorlar. Yeşil Müslümanlığı, kırmızı Hinduluğu, mavi Hıristiyanlığı, sarı Tamilleri ifade ediyor. Ve onlar bir arada barış içinde yaşıyor olmaktan gurur duyuyorlar.

9- HEDİYE ALIN
Nereye gitseniz Dodo kuşu. Burayı temsil ediyor. 17’nci yüzyılın ikinci yarısı itibariyle soyu tükenmiş bir kuş. Yaklaşık bir metre boyunda ve 20 kilo ağırlığında. Dododan ilk bahsedenler 1598’de Hollandalı denizciler. Uçamayan uysal bir tür olan Dodo, eti için yoğun olarak avlanmış ve soyu insan eliyle tüketilmiş.

10- MOLA VERİN
Ve ne olursa olsun, gezin, tozun, hediyenizi alın, çiçekleri koklayın, kuşlarla koklaşın ama sonunda o denizin kenarına geri dönün. Bir kadeh şarabınızı alın, bir yere oturun, uçağa binmeden denizle vedalaşın.



Kapatın gözünüzü, siz neredesiniz şu anda?

Pazartesi, Aralık 02, 2013

Blog Fırtınası Gün 2 | Prens,tılsımlı uykumdan uyandırmak için beni öpmeye gelmeyecekti


Çok güzel bi yazma etkinliğine denk geldim Selen'in Evcilik Hayatı Blogunun sahibesi sevgili Selen Hanım sayesinde... Bir yazı yazma etkinliği diyebiliriz... Tamamen Atıyorum Blogunun sahibesi tarafından başlatılan bu etkinlik Aralık ayının her günü belirli konularla, başlıklarla, durumlarla ilgili yazı yazdırmayı amaçlıyor...
Ben olayı çok sevdim... İlk günü yakalayamadım ama ikinci günden başlayıp devam etmeyi umuyorum...

Gün 2* Bugünün konusu ; -Herhangi bir kitabın bir sayfasını açın ve bir satır seçin, o satırla yazıya başlayın, gerisi sizden...

-Twilight - New Moon-
Ben zannettiğin kadar kuvvetli değilim. Doğru ve yanlış artık benim için sona ermişti. Zaten her koşulda sana geri geliyordum. Gerçek aşk kaybolmuştu.Prens,tılsımlı uykumdan uyandırmak için beni öpmeye gelmeyecekti. Tek bildiğim sevginin bazı insanların gücünü yitirebildiğiydi. Yerçekimi, havaya kıyasla daha güçlüydü ama dalgaların içinde faydası yoktu. Beni dibe çektiğini hissedemiyordum. Aklım beni etrafında döndürüyordu...

Aşktan değil midir başımıza gelen her güzel ve kötü şey... Aşk değil midir tüm mutluluk ve mutsuzlukların sebebi... Kuvvetimizi kaybederiz bazen, tutunduğumuz dalı  kendimiz kırarız... 
Kaybedecek bir şeyinin olmaması değil midir en zor olan? En zor olan kaybetmek değil midir umudumuzu? 
Yanlışlarımızı ve doğrularımızı tartarak yaşayabilseydik eğer hayat çok daha kolay olurdu değil mi? Ama konu aşk olduğunda asla yanlış doğru dinlemez kalp... 
Kalbin doğrusu, doğru insanı bulduğunda daha hızlı atmasıdır sadece... Mantıklı olan her şey yanlıştır.. 
Doğru olan tek şey kalp çarpıntısıdır, kelebeklerdir karnında uçuşan... 
Hep kuvvetli zannedilir aşık olunan kişi, aslında o değil midir en masum cümlelerle kırdığımız, farketmeden yaraladığımız... Özürleri demet yapıp eline tutuşturduğumuzda geçer sandığımız?
En güzel his değil midir aşık olmak? Elini tutmak gözü kapalı... Emin olmak düşerken seni tutacağından... Güvenmek, yaşamak, beraber yaşlanmak değil midir tek istediğimiz?

Umuyorum okuyan herkes hayatının aşkını bulmuştur... Henüz bulamadıysanız da ben her insanın kaderinde bir aşk olduğuna eminim, eminim o aşk sizi bir yerlerde bekliyordur...

Sevgiler,