Salı, Aralık 03, 2013

Blog Fırtınası Gün 3 | Evde Yokum Mauritius 'tayım...


Günaydın :)
Bugünün #blogfırtınası başlığı;  Dünyada istediğiniz bir yere gidebilecek olsanız nereyi seçerdiniz, düşünün. Oradaki deneyiminizi yazın.

Ben oldum olası gezmeyi görmeyi çok seven bir insan oldum, bugüne kadar da 4 ülkede 6 şehri gezdim...
Fransa (Paris), İtalya (Roma, Floransa, Napoli), Rusya (Moskova), Yunanistan (Rodos)..
Floransa' ya aşık oldum, Paris' te çok eğlendim, Rodos komşu kapısı dedim, Moskova'dan pek bişey anlamadım bol bol yemek yedim...

Şimdi gözümü kapadığımda nerede olsam diyorum...

Turizm işine ilk başladığımda duymuştum adını - Mauritius. - O zamanki alışkanlığım ilk defa duyduysam adını bir yerin mutlaka derin bir araştırma yapardım...
Duyar duymaz başladım neresidir burası diye araştırmaya, uçak biletleri ve otellere bakmaya :)

Mauritius Hint Okyanusunun güneybatı kısmında yer alan bir ada ülkesidir. Başkenti Port Louis' dir. Adaya 16. Yüzyılın başlarında adı atanlar Portekizliler olmalarına rağmen 18. Yüzyılda Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.
Çok geniş bir tarihi olmamakla birlikte inanılmaz güzel bir ada, yemyeşil doğası, turkuaz sularıyla görülesi bir yer...


Evet şu anda oradayım, yaptığım en mühim şeyler, denize girmek ve şezlongda uzanmış kokteylimi yudumlarken kitabımı okumak...



Dün deniz kenarına ineceğiz dediğimizde otel görevlileri biraz beklememizi, mümkünse 15 dakika kadar sonra inmemizi rica ettiler, indiğimizde bizi böyle bir görüntü karşıladı :)


Yarın eğer uyuşukluk yapmazsak yüksek ihtimalle  Pamplemousse Garden' a gideceğiz.
Azıcık araştırdım, kocaman gövdeli ağaçları ve nilüfer yapraklarıyla böyle bir yer;


Bu arada adaya geldiğimden beri vanilyalı çayın tiryakisi oldum diyebilirim... Eve giderken paket paket alırsam gümrükten geçirirken sıkıntı yaşarmıyım onu düşünüyorum :)







Hürriyet yazarlarından İpek Özbey böyle bir yazı yazmıştı Eylül ayında adayla ilgili;

Dünyanın en ünlü turizm coğrafyalarından biri olan Mauritius, tropikal iklimi sayesinde yılın her dönemi ziyaretçi çekiyor. Mauritius’a direkt uçuş bulunmuyor. İstanbul’dan Dubai, Dubai’den Mauritius’a uçmanız gerekiyor. Mauritius Turizm Bakanlığı’nın gönlündeTHY’nin uçaklarını limanlarında görmek yatıyor. Toplamda 10 saate yakın bir yolculuğunuz olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Değer mi? Elbette değer. O kadar uzaksınız ki, şehirde bıraktığınız dertler sizin yanınıza yaklaşamıyor dahi. Trafik, keşmekeş, sinirli insanlar, yoğun iş temposu... 
Bunları hatırlamayacağınızı garanti edebilirim. Şimdi palmiyelerin altında olduğunuzu düşleyin, ne kadar açılırsanız açılın suyun altını net izleyebileceğiniz bir denizin kenarındasınız. Ve burayı keşfetmek istiyorsunuz. İşte yapmanız gerekenler...

1- DENİZE GİRİN
Burası komşu cennetler Maldivler, Şeyseller, Madagaskar gibi yerlerde konumlanan Constance Hotels&Resort’un kumsalı. Davetli olarak gittiğimiz bu otelin kumsalından siz de denize girerseniz yanınıza gelip gözlüğünüzü silmeye çalıştıklarında şaşırmayın. Bu otelin geleneği. Deniz müthiş, kumsal harika. Köpekbalığı efsanesi yalan, biz görmedik.

2- GİDİN
Burası Pamplemousse Garden. İnanamayacağınız kadar büyük gövdeli ağaçlarla karşılaşabilir ve bu nilüferleri saatlerce izleyebilir, düş dünyanızın sınırlarını zorlayabilirsiniz. Kaç çeşit bitki olduğunu çalışanlar bile bilmiyor.

3- İZLEYİN
Chamarel Şelalesi’ne mutlaka gidin. Türkler, “Bizim Ayder’in yanında burası ne ki?” dese de görün. Şelalenin karşısına geçin, hem onu çevreleyen müthiş doğayı izleyin hem de suyun şiddetini...

4- YİYİN
Bakmayın çelimsiz olduğuna. Adı yeter. Milyoner salatası yemeden dönmeyin. Palmiye ağacının gövdesinden türlü türlüsü yapılıyor. Kimi carpaccio’da kullanıyor onu, kimi mayonezle harmanlıyor. Ama hemen tüm yemeklerde kendisine rastlıyorsunuz. Tadı nasıl mı? Muazzam...

5- İÇİN
Adada bir rom fabrikası var. Markanın adı Chamarel. Size rehberler eşliğinde romun nasıl yapıldığını anlatıyorlar. Sonra da tadım başlıyor. Ben kakaolusuna bayıldım, siz de deneyin. Alkol almayacağım diyenlere önerim kesinlikle vanilya çayı olacak.

6- TAM MEVSİMİ
Şimdi tam da papaya zamanı. Her yerde karşınıza çıkıyor. Kahvaltıda, akşam yemeğinde, sahilde bir Hintlinin tepsisinde...

7- TANIŞIN
Adı Urlande. Otelde kahvaltıya indiğinizde onu izci kıyafetleri içinde ve elinde sopasıyla görüyorsunuz. Tek işi bu, kahvaltıya dadanan kuşlara ‘kış’ demek... Mauritius’ta köylerde yaşayıp toprakla uğraşanlar ayda yaklaşık 200 Dolar kazanıyor, şehirde iş sahibi olanların ortalama geliri 600 Dolar.

8- ÖĞRENİN
Bu bayraktaki her rengin iki anlamı var: Kırmızı kanımızdan, mavisi denizimizden, sarısı sapsarı kumlarımızdan, yeşili şeker kamışımızdan diyorlar. Bir de dinleri temsil ettiğini düşünüyorlar. Yeşil Müslümanlığı, kırmızı Hinduluğu, mavi Hıristiyanlığı, sarı Tamilleri ifade ediyor. Ve onlar bir arada barış içinde yaşıyor olmaktan gurur duyuyorlar.

9- HEDİYE ALIN
Nereye gitseniz Dodo kuşu. Burayı temsil ediyor. 17’nci yüzyılın ikinci yarısı itibariyle soyu tükenmiş bir kuş. Yaklaşık bir metre boyunda ve 20 kilo ağırlığında. Dododan ilk bahsedenler 1598’de Hollandalı denizciler. Uçamayan uysal bir tür olan Dodo, eti için yoğun olarak avlanmış ve soyu insan eliyle tüketilmiş.

10- MOLA VERİN
Ve ne olursa olsun, gezin, tozun, hediyenizi alın, çiçekleri koklayın, kuşlarla koklaşın ama sonunda o denizin kenarına geri dönün. Bir kadeh şarabınızı alın, bir yere oturun, uçağa binmeden denizle vedalaşın.



Kapatın gözünüzü, siz neredesiniz şu anda?

4 yorum:

  1. İşte buldum ve okudum :)
    Dodolara üzüldüm, nilüferlerle hayallere daldım - üzerlerinden sekerek yürüme hayali kurdum, denizin binbir çeşit mavi-yeşil tonları da beni benden aldı...
    Angara'nın ayazında içim ısındı, ellerinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok sevindim iyi gelmesine :) her zaman beklerim :)

      Sil
  2. süper bende gideceğim buraya :) ama bugün hindistana yolculuk :))yaşasın blogfırtınası

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet okudum senin gezini de bayıldım, bende gidicem bi gün Hindistan' a :)

      Sil