Pazartesi, Kasım 30, 2015

Sendromsuz Pazartesi

Bana en çok sorulan nasıl bu kadar pozitifsin, pazartesi günleri işe nasıl böyle mutlu başlıyorsun, çalışmaktan sıkılmadın mı?

Öncelikle evet benim de zaman zaman dibe vurduğum oluyor, hayata küsüp kimseyle konuşmak istemediğim anlar elbette var. Ama hayatımdaki güzel insanlar elimi tutup çekip çıkarıyorlar beni karanlıktan.
Ve ben de bakıyorum ki depresyona girerek hiç bir şey çözülmüyor aksine daha derin bir umutsuzluğa kapılıyorsun, kendimi hayatın olumlu yönlerine odaklıyorum. Mesela kötü geçen bir günde bir tabağa süt koyup ofisin önündeki kedileri besliyorum, başka insanlar ya da canlılar için bir şey yapma ve ona yardım etme duygusu emin olun başka hiç bir şeyde yok. Bir anda bütün günümü güzelleştiriyorum. Sabahları çiçeklerime su verirken onlarla konuşuyorum, anladıklarını düşünüyorum çünkü bana verdikleri tepki hep daha da güzelleşmek oluyor, ya da o çok sevdiğim unutamadığım filmin müziklerini açıp dinliyorum ve hop kendim için güzel bir şey yapıyorum, günüm güzelleşiyor... 
Sabahları ofiste kendime hazırladığım sağlıklı kahvaltılarımı seviyorum mesela, sırf onu düşününce bile mutlu oluyorum kendim için güzel bir şey yapıyorum diye :)
Çok uzun bir süre sevdiğim işi sevmediğim bir yerde yaptım ve hayatımı kendime zindan ettim. Başıma açılan onlarca dert de cabası... İşten çıktığımda hayatımın en doğru şeyini yaptığımı hissetmiştim tabi uzun bir süre işsiz kaldım(5 ay) daha sonra da 2 farklı yerde iş deneyimim oldu ama dedim ki en güzel iş bildiğin iş.. ve ben de bildiğim işi zaten çok seviyorum... Sevdiğim işi yapacağım yere geldim... 
Burada neredeyse 2 seneye yakın çalışıyorum ve her sabah işe severek geliyorum. Daha hiç bir pazartesi of bugünde mi iş var demedim. Sanırım insan çalıştığı yeri ne kadar sahiplenirse işine o kadar çok sarılıyor. 
Çalışmaktan sıkılmadım. Aksine çalışmasam sıkıntıdan ölürüm ben. Evde oturmak, saatlerce tv izlemek pek bana göre değil. Evet ara ara diyorum çok yoruldum diye ,hayalimdeki meslek ev hanımlığı diye, ama kesinlikle öyle değil. İnsanlarla iletişim halinde olmayı seviyorum ben... 

Demem o ki sen ne kadar olumlu bakarsan hayata o da o kadar olumlu cevap verir sana. 

Önce içinde bulunduğun durumu sev, sevmiyorsan içinde bulunduğun durumu değiştir.

Bu arada hayatımda hiç kişisel gelişim kitabı okumadığımı ya da seminer vb. katılmadığımı da belirtmek isterim:)

Cumartesi, Kasım 28, 2015

Seyahat | Yunan Adaları / Part 5 : Kos - Son

Seyahatimizin son durağı Kos.
Leros'tan 45 dakikalık bir yolculuk sonrasında limana ulaştık ve hop doğru otele..
Açıkcası Kos'u daha sevimli bir ada olarak hayal etmiştim, ama daha çok büyük şehir gibi öyle çok bir albenisi yok bence.
Kalenin önünde yüzlerce çadır, çadırların içinde per perişan Suriyeli aileler.. Hayatımda gördüğüm en üzücü kare ayağında ayakkabı olmadan gezen, dilenen çocuklar... Bu konuyu çok fazla düşünmemeye çalıştım desem yalan olmaz çünkü sadece bakıp ağlıyorsunuz ve hiç bir şeyi değiştiremiyor, kimsenin yarasına merhem olamıyorsunuz. Kocaman bir hiçlik hissi kaplıyor içinizi ve onların yaşadığı bu durum karşısında benim sorunlarım hiç bir şey diyorsunuz.
Umarım bu konuyla ilgili gereken yapılır ve en azından sığınan insanlara daha insani bir yaşam şekli sunulur.

Neyse ben yine bol bol fotoğraf paylaşayım da bugün ülkemizdeki saçmalıkları, haksızlıkları, kadın-çocuk ölümlerini unutayım.

Kos'ta mutlaka görmeniz gereken yer Asklepion of Kos denilen eski çağ hastanesi bence. Şehir merkezinden 5 km kadar uzakta.  Detaylarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Fotoğrafları da aşağıda.
Güzel bir akşam yemeği içinse tercihiniz Caravelle Taverna olsun derim. Kos'un yerlilerinden bir Türk ailesi işletiyor.  Hem enfes yemekleri, hem mükemmel bir manzarası hem de çok hoş sohbetleri var. 















Bir de video yaptım, kendime hatırlatma olsun diyerekten :)



Çarşamba, Kasım 25, 2015

Seyahat | Yunan Adaları / Part 4 : Leros

Ah güzel Leros...
Adaya adımımı atar atmaz sevdim Leros'u... Minnacık ama sevimli bir ada. Kalimnos'tan Leros'a yine Dodekanisos Seaways'e ait katamaran ile geçtik.
Fena bir yolculuk sayılmazdı (bu sefer Mehmet de içti mide bulantısı hapını)

Kaldığımız Nefeli Otelin müdürü Eva limanda bizi bizzat karşıladı, kısa yolculuğumuz süresince de ada ile ilgili minik minik bilgiler verdi. Öncelikle kısaca oteli anlatıyım size; seyahatimiz boyunca kaldığımız en güzel oteldi. Hem konumu, hem hizmeti, hem personeli, hem de odaları hakikaten beni mest etti. Zaten Eva ile tanışmışız turizm fuarında o hatırlattı bana, güzel bir tesadüf oldu:) 
Odamız mis gibiydi, taptaze çiçekler vardı, orada bir ömür kalabilirim gibi hissettim :)
Adanın pek meşhur restaurantları & tavernaları var ancak biz 1 gece kaldığımız için hepsini deneme fırsatımız olmadı.

Genel olarak Leros hem doğal güzelliği, hem sevimliliği hem de sıcakkanlı yerlileriyle görülmesi gereken bir ada. Bodrum'dan yaz aylarında direk katamaran seferleri de açılıyor hem.





















Salı, Kasım 24, 2015

Seyahat | Yunan Adaları / Part 3 : Kalymnos

3. Durağımız Kalymnos...
Üzerinde pek konuşmak istemiyorum aslında. Pek sevmedim desem yalan söylemiş olmam..
Yine Dodekanisos Seaways'e ait katamaran ile Simi'den Kalymnos'a geçtik, yolculuğumuz 90 dk. sürdü. Ben 2 tane mide bulantısı hapı içtiğim için zerre etkilenmedim deniz yolculuğundan ama sevgilim cengaverlik yapıp gerek yok bir şey olmaz dediği için hayatının en kötü yolculuğunu geçirdi. Şehir merkezinde fazla zaman geçirmedik hemen Massouri denilen bölgeye geçtik, okuduğumuza göre adanın en bir meşhur yeriymiş. Taksiyle 15 dakika kadar sürdü yolculuk. 
Ada genel olarak diğer adalardan biraz farklı, yani pek sevimli değildi, sanırım bu yüzden de fazla bir fotoğrafı yok:) Massouri denilen bölge de meğerse dağcıların en uğrak noktasıymış. Bizim gittiğimiz dönemde de tırmanma festivali varmış. Dünyanın her ülkesinden insanlar vardı, kalabalıktı baya. Yaptığımız kayda değer tek şey sanırım 12 adalar'ın en meşhur tavernalarından birinde (Aegean Tavern) yemek yemek oldu. Zaten 2 gece kalırız diye düşündüğümüz yerden 1 gece sonra ayrıldık...












Cuma, Kasım 06, 2015

Seyahat | Yunan Adaları / Part 2 : Simi

Minnacık, sevimli, güzel Simi...

Rodos'tan Dodekanisos Sea Ways' e ait feribot ile geçtik Simi'ye.. 1 buçuk saat sonra o minnacık limana demirledik..
Simi' de deniz şehrin içinde.. Gerçekten içinde, sokaklara dalgalar vuruyor :)
Konaklamamızı Iapetos isimli minik ve çok sevimli bir otelde yaptık. Tek sıkıntısı odalarda wifi çekmemesiydi ki bizi gerçekten çileden çıkarttı :)
Simi'de 2 gece kaldık... Gittiğimiz ilk gün hava fena olmamakla birlikte 2. gün baya sel kıyamet vurdu geçti... Biz de pek tabi ki otele tıkılmak zorunda kaldık..Güneş gitmeden önce gösterdi bize yüzünü... Ne yapalım buna da şükür :)
Ama zaten 1. günde de pek fazla şey yapıyorsunuz yani minnacık bir yer olduğu için :)
Yeme içme işini balık yiyeceğim derseniz pek tabi ki Manos'ta, yok ben pizza, makarna vb. yiyeceğim derseniz Bella Napoli'de halledebilirsiniz..
Gün içinde de aperatif birşeyler yiyeyim diyorsanız tam merkezde Oliva var... Hamburgerleri enfes...

Yine bolca fotoğraf var :) Kalitelerini yükleme kolaylığı açısından düşürmek zorunda kaldımm:(