Çarşamba, Nisan 30, 2014

Ah başıma gelenler...

Selamlar,
Biliyosunuz Gözde'min düğünü için elbiselerimizi almaya taaa burdan İzmir'e gitmiş idik. Ve hakikaten istediğim elbiseyi almıştım... Daraltılması gerekiyordu, daralttırdım daha sonra Önünde olan drapelerin şekli şemali bozuldu. Terziye verdim düzeltsin diye, terzi tabiri caiz ise elbisemin ağzına etti:(
Neyse ben de el mahkum kardeşimin nişanında giydiğim elbisemi giymek zorunda kaldım...
Düğün günü tam bir skandaldı Sinem'le bizim için...
Maltepe'nin ünlü kuaförlerinden birine gittik, aman yarabbi, ikimizi de olmak istediğimizin tam aksi haline soktu hatun kişi.. ağlamak üzereydim:( Oradan çıktık dedik yok böyle olmayacak, düğünün yapıldığı Adile Sultan Sarayı'na yakın bir kuaför bulmamız lazım diyerekten bindik arabaya kendimizi Erdem Kıramer'de bulduk, sevgili Ertan sağolsun bizi pek bi mutlu etti, saçımızı başımızı hale yola koydu. Oradan pek mutlu ayrıldık, düştük saray yollarına :) Makyajımızı bize ayrılan odada kendimiz yaptık.
Sinemim makyaj konusunda baya iyidir, ben de fena sayılmam e baya iyi makyaj yaptık :)
Tabi güzel makyajımızda malzemelerimizin de eksiksiz olması işimizi baya kolaylaştırdı..
Hakikaten güzel bir düğün oldu, Gözdem çok güzel bir gelindi, saçı, makyajı, harikaydı... Gelinliğini eşinin mağazası olan Bağdat Caddesi'ndeki First Lady dikti. Fotoğraf ekibine hayran kaldık bitmeyen enerjileriyle bizi çok eğlendirdiler :) bütün küçük ayrıntılar çok çok güzeldi, her bişeye bayıldık, neredeyse hiç oturmadık desem yeridir :)
Öyle böyle bir İstanbul macerasını da atlattık.. Bazı şeyler tam istediğimiz gibiydi, ufak hayal kırıklıklarımız oldu kendimizle ilgili ama herşeye rağmen çok güzel bir kaç gündü...

Bu da böyle bir anı olsun :)




Cumartesi, Nisan 26, 2014

Çekiliş Sonucu

Merhaba,
Öncelikle gecikmeden dolayı özür dilerim, gündemim aşırı yoğundu.
Çekilişimi bugün söz verdiğim üzere sonuçlandırdım. İstanbul'du düğündü oydu buydu derken araya bir boğaz enfeksiyonu da sıkıştırarak atlattım çok şükür.

Toplamda 45 kişilik bir katılım oldu, bir kısmı reklam amaçlı açılan bloglar, bir kısmı şartları yerine getirmeyenler derken toplamda 22+3 ek hak ile toplamda 25 kişi katılmaya hak kazandı.
Daha önce de dediğim gibi katılımcılarımın blog sahibi olmasını istemiştim ancak çoğunlukla blog sahibi olmayanlar katıldığı için tek şart GFC ve G+ takibi olmasına bakarak yorum sırasına göre numaralandırdım. ayrıca IG paylaşımlarını da ek hak olarak listeye ekledim.

Ne olur ne olmaz diye 1 asıl + 1 yedek seçeceğim, 3 gün içerisinde asıl hak sahibi mail yoluyla bana ulaşmaz ise 30 Nisan tarihinde hak yedek sahibine geçecek.

Tüm Katılılımcı Listesi

Çekilişe Katılmaya Hak Kazananlar

KAZANAN

10. Sırada bulunan Nihal Baysal Koçer

TEBRİKLER :)

Sevgili Nihal bana ayın 30 una kadar ulaşmanızı rica edeceğim :) 
eceinceblog@gmail.com adresine mailinizi bekliyorum.

YEDEK

2. Sırada Bulunan Smilodase

Sevgili Eda, ayın 30 una kadar dönüş olmaz ise hediyeler sizindir. Haber vereceğim :)

Bir çekilişi de böylece bitirdik :) Darısı yenisinin başına :)


EDİT : NİHAL HANIM TARAFIMA ULAŞMADIĞI İÇİN SEVGİLİ EDA HEDİYELER SENİNDİR...

Pazar, Nisan 20, 2014

Çekiliş Hakkında

Merhaba,
Çekilişim bugün 18:00 da sona ermiştir. Şu anda İstanbul'dayım. Ayın 26sında kazananı açıklayacağım. Ayrıca katılımın çoğunluğu blogu olmayan izleyiciler tarafından yapıldı. Haksızlık olmasın istiyorum, reklam içerikli olan bloglar ve hesaplar dışındaki tüm hesapları çekilişime katacağım.

Sevgiler,


Çarşamba, Nisan 16, 2014

Kocan Kadar Konuş

' Bir de yakın zamanda yüreğin kabaracak.1.80 boylarında, kumral, hoş bir çocuk var. Takım elbiseli. Yurt dışında eğitim görmüş. Arkasında kısmetiyle geliyor. Vallahi yumurta gibi çocuk. Çöpsüz üzüm. Anası yok kız, kardeşi yok.!
-'Öksüz yani!'

' Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca? '

'Haydi kocayı buldum diyelim, geçmişime beyaz bir perde gibi çekeceğim dapdaracık straplez gelinliğimin içinde nefes alamadığım, dünyalar prensesi bir geline dönüşüyorum. Düğünü takiben yurtdışında egzotik bir adaya tatile gidiyoruz. Tatil esnasında Facebook, Twitter ve Instagram'a yeterli sayıda egzotik ada, ananaslı kokteyl ve denizin önündeki şezlongda uzanırken sadece ayaklarımızın göründüğü fotoğrafları yüklüyorum.
E tabii maksat o fotoğrafları evlenen-evlenemeyen, kız arkadaşlarımın eski sevgililerinin ve benim hoşlandığım ama bana yüz vermeyen TÜM adamların görmesi. Hem zaten kimsenin gözüne sokmayacaksam neden evlendim ki? '

'Ayağına terlik giy, yumurtalıklarını üşüteceksin! '

'Kuş sütü eksikmiş, barbunyayla peynirli börek var bir tek. Sanki masayı havyar, şampanya ve kaz ciğeriyle donattık. '

'Ey Türk Kızı! Birinci vazifen, 10 saniyelik basit bir konuyu 1 saatlik problem yumağına dönüştürmek üzere erkeğine trip atmak, onu çıldırtmak, zıvanadan çıkartmaktır! '

' Merhaba, ben gına. Evlilik muhabbetinden geliyorum. '



Son zamanlarda okuduğum en eğlenceli kitap. Ayşe Arman' ın köşe yazısıyla keşfettim. Hemen o sırada İzmir'de olan sevgilim Remzi Kitapevi'ne gidicem birşey istermisin diyince amanın dedim, aldı sağolsun:)
Okurken baya bir kahkaha attım, hüzünlendim, sinirlendim. Kendimi buldum, ve zaman zaman kendimi ne kadar kaybettiğimi anladım. Şebnem Burcuoğlu çok güzel yazmış :) Kitabın ana karakteri Efsun, 30 yaşında evlenmemiş, ailesi tarafından e hadi artık bağla başını diye sıkıştırılan bir kızcağız... Hepimizden birer kare var kitapta. Alın okuyun. Çok güleceksiniz.


Salı, Nisan 15, 2014

Instagram Günllüğüm | Dear Diary

Son zamanlarda pek uğrayamaz oldum buraya.. Herkesin postunu okuyorum ama yazmaya bir türlü vakit bulamadım... Düğünümüz var derken öncesine bir cenaze sıkıştı, dağıldık... Toparlamaya çalışıyoruz..
Umuyorum kısa zamanda iyi olucak herşey :)

Arayı kapatmak için bir  Instagram günlüğü gelsin  o zaman :)


1- Hayatımda yaptığım ilk reçel :) En bi sevdiğim mis kokulu çilek reçeli. Benim gibi hiç yapmayanlar için tarifi paylaşacağım :)

2- Mehteran takımı, dinlemelere doyamam

3- Bloggerlar eşleşiyor etkinliğinde kucukmakyajsever' den aldığım hediyelerim pek cicilerdi :) Ona yolladıklarımın da resmini çekmiştim ama ig'a atmamışım..

4- Sevgiliyle akşam yürüyüşü eğlencesi, ağız burun kaymış :)


5- Piyano çalarken dünyayı unutuyorum :P

6- Bir bekarlığa veda partisi ancak bu kadar güzel olabilirdi :)

7- Şeydamın doğumgünüsü selfiesi ...

8- Kont Tarçın modelim olursa ...

İşte bunlar son zamanlarda ortalarda yokken yaptıklarım...

Yarın da son okuduğum çok eğlenceli bir kitap olan ' Kocan Kadar Konuş' dan alıntılara yer vereceğim blogda :) Okurken çok eğlendim, çok güldüm :)

Cuma günü de yolculuk var İstanbul'a gidiyorum... Düğün mood on :)

Herşey hepimiz için pek güzel olsun :)

Salı, Nisan 08, 2014

En son ne zaman tek başına yemeğe gittin?
Ne zaman sinemaya?
Ne zaman kendine bir buket çiçek aldın?
Ne zaman doğum günü hediyesi verdin kendine?
Hiç tek başına kumsalda çıplak ayak yürüdün mü ya da çimenlere uzanıp izledin mi gökyüzünü?


Zaman geçip giderken ne kadar çok erteliyoruz değil mi kendimizi? Kendimizi mutlu etmeyi ne kadar arka sıralara koyuyoruz.. Önce sevdiklerimiz diyoruz, ama onları mutlu etmek için önce kendisinin mutlu olması gerekmez mi insanın? En çok kendini sevmek lazım gerekmez mi?

Hadi kendine bi kahve yap en köpüklüsünden ve bu yazdıklarımı bir düşün :)




Çarşamba, Nisan 02, 2014

#otizmifarketyasamipaylas

Bu bir ortak yayındır Nisan Ayı "Otizm Farkındalık Ayı" için yaptığımız ortak yayına bu metni paylaşarak sen de destek olabilirsin.




#2NisanOtizmOrtakYayin


OTİZM DOSTLARI DERNEĞİ                               2 Nisan 2014

YAŞAMA ORTAK PENCEREDEN BAKMAK

Bugün, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü.
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi.
Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
OTİZM, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarınıolumsuz olarak etkiliyor.
Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor.
Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor.
Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğunu varsayıyoruz. Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz.
Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken teşhis. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Annenin sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılabilir. Ve erken teşhis, otizmli çocuğun gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım.
Otizmin tedavisi var mı? Otizm, beş bilinmeyenli bir denklem gibi: Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde “henüz” mevcut değil! Otizm, toplumsal fark, ırk, dil, din gözetmiyor, çocuk yetiştirme biçiminizle veya sosyo-ekonomik koşullarınızla da ilgilenmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra,çevresel koşulların – yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metaller, aşılarda bulunan bazı koruyucu maddeler vb.- otizmi tetiklediği düşünülüyor.

Otizmde biyolojik tedaviler ile ilgili çalışmalar devam ederken, bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel özel eğitim. Doğal gelişim gösteren her çocuğun kendiliğinden öğrendiği her şeyi, otizmli bir çocuğa özel eğitim yardımı ile öğretmek zorundasınız. Bu durum bazen iğneyle kuyu kazmaya benzese bile, her otizmli çocuk kendine göre bir öğrenme biçimine sahip. Önemli olan, kapıyı açacak doğru anahtarı bulmak.
Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor.
Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark;  erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları.

Oysa yaşamsal gerçekler çok farklı. Otizmli/Aspergerli çocuk, genellikle bilgi eksikliğinden kaynaklanan dirençleri nedeniyle, okul yönetimleri, öğretmenler ve diğer veliler tarafından okulda “istenmeyen çocuk” ilan ediliyor. Kaynaştırma raporlarına rağmen, okul idareleri otizmli kaynaştırma öğrencisinin kaydını almak istemiyorlar. Oysa okul yaşamı esnasında yaşanan sorunların büyük bir kısmını hoşgörü, anlayış ve bilgi yetersizliğinin giderilmesi ile çözebiliriz, yeter ki toplum tarafından yaşamın her anında farklı gelişim gösteren bireylere dayatılan en büyük “engel” olan ayrımcılığı yok edelim!
Otizmin oldukça karmaşık yapısı, otizmli bireyle birlikte ailesi başta olmak üzere yakın çevresindeki herkesi hayatın tüm evrelerinde etkiliyor. Otizmli bir çocuğun ilerlemesinde en büyük sorumluluk ailelerde, en ağır yük de annelerin omzunda! Otizmden etkilenen bireyin ve ailesinin her şeyden önce yalnız ve ötelenmiş bir hayata mahkum edilmemesi için, özellikle doğal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerinin toplumsal yaşamı paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor.

Otizm Dostları Derneği ODDER, Türkiye’de ilk defa otizmli çocuk sahibi aileler ile doğal gelişim gösteren çocuk ailelerinin bir arada üretip, çalıştığı bir sivil toplum örgütü. Bütünleşik bir sosyal hayatı birlikte paylaşarak, ayrımcılıktan uzak yaşamak isteyen, dolayısıyla sadece kendi başına gelenlerle değil, sosyal yaşam içinde var olan haksızlıklarla da ilgilenen üyeleri ve gönüllü destekçileri ile ODDER, tüm çocukların birbirlerindeki farklılıklardan öğrenerek, anlayışla ve sevgiyle büyümesini sağlamak için çalışacak. İstiyoruz ki, çocuklarımızı büyütürken karşılaştığımız sorunları paylaşarak, birbirimizden öğrenerek ve zorluklarda destek olarak ayrımcılığı engellemek için hep birlikte çalışalım.

Lütfen, gündelik hayatın içinde karşılaştığınız ağlayan bir çocuğu yargılayıp, annesine laf etmeden önce bir an düşünün. Çocuğunuzun sınıfında otizmli bir çocuğun da olmasının, farklılıkları yaşayarak öğrenecek kendi çocuğunuza da faydası olacağını lütfen unutmayın.

Eğer siz de “bir küçücük merhaba’nın derin dostluk etkisini bilen yüreklere sahip çocuklar büyütmek istiyorum” diyorsanız,  otizmli çocukların ve anne-babalarının seslerine kulak verin, sesimize ses katın, otizmin bilinirliği ve sorunların çözümü için gönüllü destek verin ki, çocuklarımız hep beraber büyüsün J   Çünkü her çocuk farklılıkları ile yaşamda yer almayı hak eder!

Nisan Dünya Otizm Farkındalık Ayı’nda yaşamı paylaşalım, çocuklarımızın geleceğini aydınlatalım!


OTİZM DOSTLARI DERNEĞİ -ODDER
Twitter: @OtizmDostlari
IG: @otizmdostlarıODDER